24 Mayıs 2008 Cumartesi

Bugün BULUT oldum...

Gece fırtına çıkmış, günlerden beri taşıdığı tüm elektriğini yüklemiş üzerime... Sabah kalktığımda kocaman kapkara bir buluttum...

Farkına varmam uzun sürdü. Önce biraz yağmur yağdırdım, mucize olmuşçasına hafifledi ruhum.. Tam geçti derken yine toplanıyordu o ağır hava inatla. Ben boşalttıkça toplanıyor, ben indirdikçe tepeme çıkıyordu. Savaşmamaya karar verdim ben sadece bulut olacaktım.

Kapkara, gergin bir bulut olduğumun farkına vararak, yıldırımlarımı sakınmak için tüm gücümle rüzgara bıraktım kendimi. Yorulana kadar durmayacaktım, son damlasına kadar akacaktı tüm duygularım. Ben sadece bulut oldum. Hiç birşeyi tutmadım içimde, sadece izledim. Damlaların yoğunlaşmasını ve sonra akmasını izledim. Düşüncelerin gelişlerini ve ardından gidişlerini izledim. İzledikçe hafifledim, hafifledikçe beyazlaştım. Teslim oldukça özgürleşiyordum... Çabasızca akıp geçiyorlardı içimden.

Şimdi pofuduk, bembeyaz, özgür bir bulutum.Yüzümde rahatlamış bir gülümseme, saçlarımda güneş ve yaz şarkısı söyleyen serçe kuşları...

4 Mayıs 2008 Pazar

Eski bir yazım.. KIRMIZI

Tarihini tam hatırlamıyorum, kuzenimin çıkardığı bir dergiye göndermiştim sanırım 2001. Yıllar sonra ismimi "google" da aratırken yeniden karşılaştım yazımla :) keşke kaybetmeseymişim.. İnternette yazının son paragrafları kesilmiş.. Ben de bugün'den kırmızı bir ekleme yaptım... :)

KIRMIZI

Kırmızı akşamlardayım yine.. kırmızı. yıldızlar, yatağım, pencerenin kenarları kırmızı ..siyahla dans ediyor kalbimin etrafında dönerek, ayinini gerçekleştirmenin huşusuyla.. yarı uyanığım huzursuzluğumda...bir an önce uyuyup sınırı geçmek istiyorum . Farkında olmadan, kırmızıyla boğuşmaktan yorgun düşmüşüm. İki farklı tanrıdan birinin egemenliğindeki siyah krallık yavaş bir dokunuşla eriyip gitmiş ışığın parmakları arasından süzülürcesine...
Sanki kırmızı bir rüya gördüm..
Mavi siyah gecelerimden nadiren kayarım kırmızıya doğru ; huzurumun dürtüklenip uyandırıldığı zamanlar. Bilinçsizce hayatıma çağırdığım ruhun ‘hoşgeldin’ partisini henüz atlatmışken, belirsizlik bulutunun çökmesiyle yağar kırmızı yağmur... Hoş geleni sanal iplerle bağlamanın bu denli saçmalığını savunurken, bir iç güdüyle, fıldır fıldır ‘olmayan’ ipi yastığımın altında ararken yakalarım kendimi. Hep kırmızının etkisi altındayken, farkında olmadan hoşçakal derim kendime...

19 Temmuz 2007 Perşembe

YARAT- I'M

Yaratım süreci ilginç bir süreçtir. Hem aktif, hem pasif. Aktifliğini emeğinizden,zekanızdan,duygularınızdan, pasifliğini ise "ilham"dan alır..



Nedir "ilham"? Tam olarak "çekim yasasının gaz pedalıdır..." Hani şu insanların kitleler halinde okudukları "The Secret", "Çekim Yasası" "Düşün ve Zengin ol" ve benzeri kitaplarda yazan evrensel yasanın "sol anahtarı"...



Her sanatçı hatta her tasarımcı hatta ve hatta her "yaratıcı" bu yasayı hücresel olarak bilir ve kullanır. Birşey tasarlamaya karar verdiğinizde, ister bir broşür, ister evinizin dekoru, ister kariyeriniz, ister yeni bir yemek, ister şirket kadronuz, evrendeki dev ürün kataloğundan bir "ilham" ısmarlamanız yeterlidir. Bu ürün kataloğunde neler bulunabilir? Belki başka bir tasarımıcının ilhamıyla vücuda gelmiş "cart kırmızı rugan ayakkabılar", belki gittiğiniz tatilde odanızda duran bambular, F1 ferrari pilotunun forması, rüzgarda savrulan simsiyah lüle saçlar, turşuları özenle kavanoza yerleştiren büyükanneniz, eski bir tabure, güleryüzle size hizmet veren banka veznedarı... kısacası sizi "başka yerlere" götüren herşey, evrenin sonsuz ürün kataloğunun bir parçasıdır.



Siz tasarlamaya, "yaratmaya" karar verdiğinizde önce size ilham veren duyguyu yakalar, diğer malzemelerinizi de bir usta edasıyla karıştırarak "eser"inizi şekillendirirsiniz. Artık ortaya yeni bir "ilham veren" çıkmıştır ve çoktan evren kataloğundaki yerini almıştır..



İster hayatınızın geri kalanını tasarlayın, ister bir web sayfası, ister bir saç modeli, isterseniz son teknoloji bir tost makinesi... "Yarattıklarınız dikkatinizden ilham alır..."





Be inspired...